19 Nisan 2012

Elmalı & Çam Fıstıklı Kek


2,5 yaşındaki oğlum, mutfakta benimle iş yapmayı çok seviyor. Özellikle elinde bir çırpıcı olacaksa :) Kek yapmak da en sevdiği. "Kek yapalı"m dediğinde "Neli yapalım, oğlum?" diyorum. Bugün elmalı kek istedi. Ve bunları yaptık. Tabii içine onun sevdiği diğer malzemeleri de ekliyorum bir şey pişirirken. Mesela çam fıstığı ve kuru üzüm onun ne sevdiği yiyecekler arasında. Böylece bu kekte de yerlerini aldılar.
Malzemeler:
2 yumurta
1,5 bardak şeker
1 bardak yoğurt
1/2 bardak sıvı yağ
2 bardak un
2 tatlı kaşığı tarçın
1 paket kabartma tozu
1 paket vanilin
1 büyük ekşi elma
Bir avuç kuru üzüm
1/2 paket çam fıstığı

Malzemeleri sırasıyla ekleyip, her eklemeden sonra karıştırıyoruz. Dilerseniz şekeri bir bardağa kadar düşürebilirsiniz. Tatlılarda kullanılacak elmaların ekşi olması gerekir. Bu yüzden ekşi yeşil elma kullanıyoruz. Tüm malzemeler karıştıktan sonra elmayı soyup çekirdiklerini çıkararak kek karışımına rendeliyoruz ve üzümle fıstığı ekliyoruz. Kek kalıbına alıp 190 derecede 25 dakika kadar pişiriyoruz.
Afiyet olsun :)

Etiketler:

29 Mart 2011

Ev Yapımı Peynir


Sonunda evde peynir de yaptım! Gerçi çok da basit bir şeymiş, akşam yemeği hazırlamaktan daha kolay hatta :). Tabii, tam yağlı inek peyniri gibi bir şey elde etmiyorsunuz, elde ettiğimize lor peyniri demek en doğrusu sanırım. Peynir ustası değilim, yemeyi çok severim o ayrı, yine de lor peyniri böyle yapılıyor bildiğim kadarıyla. Burada en önemli unsur kullandığınız süt tabii ki. Mümkünse çiğ süt kullanmak lazım. Eski usul, ineği olan birinden, mandıradan, çiftlikten vs işlenmemiş süt almak gerekiyor. Herkesin tanıdığı biri vardır mutlaka bu şekilde süt alan. Ben daha önce bahsettiğim gibi Gündönümü çiftliğinden alıyorum. Böyle bir imkanınız yoksa günlük süt kullanmak en iyi sonucu verir. Karton kutuda, üstünde UHT yazan pastörize sütlerle alacağınız sonucu hiç bilemem, zira o sütlükten çıkmış bir sıvı kanımca. En basit şekilde anlatırsak, peynir şöyle yapılıyor: Sütün kesilmesini sağlıyorsunuz, tülbentten geçiriyorsunuz, tülbentte süzülmeye bırakıyorsunuz. Peynir oluyor.

Detayına gelirsek. Birinci konu sütün kesilmesini sağlamak. Ben, yayvan bir çelik tencerede kaynattığım çiğ sütü buzdolabına koydum. Bir hafta sonra baktığımda, sütten ayrışmış, süzme yoğurt görüntüsünde bir tabakayla karşılaştım. Görüntüsü, kıvamı, kokusu süzme yoğurda benziyor. Sütü dolaba koymazsanız bu kendiliğinden kesilme işlemi daha çabuk olur tabii. Bu şekilde kendiliğinden kesilmiş sütünüzü peynir yaparak değerlendirebilirsini. Veya peynir yapmak için süt alıp kendiniz kestirebilirsiniz. Bunun için birkaç yöntem var. Biri süte birkaç tatlı kaşığı sirke katmak, bir diğeri aynı şeyli limonla yapmak. Bir diğeri de ayran katmak. Sütü tencereye alıp, sirke veya limon katarak kaynatmaya başlıyorsunuz. Kendiliğinden kesilmişse doğrudan kaynatmaya başlıyorsunuz. Sütünüz kesilip içinde peynir topakları oluşmaya başlıyor. Kaynayan sütü ocaktan alıyoruz. Bir süzgecin içinde tülbent koyuyoruz. Süzgecin altına da geniş bir kap koyarsanız peynir altı suyu ziyan olmaz. Kesik sütü tülbende döküyoruz. Süzgeçten çıkan suya peynir altı suyu deniyor ve sağlığa çok faydalı olduğu biliniyor. Ayrıca ekmek yaparken su yerine bunu kullanırsanız lezzeti harika oluyor. Bu şekilde biraz süzgeçte bırakıp süzülmesini bekliyoruz.

İçine biraz tuz ekliyoruz ve tülbendi bağlayıp iyice sıkıyoruz. Daha sonra balkona bir kap koyuyoruz, üstüne süzgeci ve bağladığımız tülbendi koyuyoruz. Süzgecin altına kap koymamızın sebebi süzülen suların yerleri kirletmemesi sadece. Üstüne bir ağırlık koyuyoruz. Bir şişeye su doldurup koyuyorum ben. Bu şekilde bırakıyoruz. Sabah kalkıp tülbendi açıyoruz ve karşımızda lor peynirimiz!

Bu peyniri dilim dilim kesip üstüne baharatlar döküyor, biraz da zeytinyağı gezdiriyor ve kahvaltı sofrasına getiriyorum. İsterseniz ufalayıp baharatlandırarak da kullanabilirsiniz. Ev yapımı peyniriniz, son derece sağlıklı bir şekilde tüketime hazır! Afiyet olsun!

Etiketler:

14 Şubat 2011

Sevgililer Günü Tatlıları :)

HERKESE AŞK VE SEVGİ DOLU GÜNLER :)
Nedense aşk diyince aklıma hep çikolatalı tarifler geliyor :) Sevdiğinize bir tatlı hazırlamak varsa aklınızda, önceki tariflerden bazı öneriler:




Çikolatalı Mus keki



Sevgililer Günü Kurabiyeleri

 
Vişneli Turta


Vişneli Kakaolu Pasta


Çikolatalı Sufle :)


05 Şubat 2011

FIRIN SÜTLAÇ


Tüm kadınlar bilir, çiğ sütle yapılan muhallebinin tadı bir başka olur. Bir çiftlik bulunur, bakkalın, manavın filan bir akrabası vardır, oradan süt gelir, o sütle illa ki sütlaç yapılır. Önceki yazımda bahsettiğim çiftlikten çiğ süt alıp kullanmaya başlama serüvenimde, tabii ki ilk icraatlarımdan biri sütlaç yapmak oldu. Bir kısmını fırınladım, bir kısmını öylece bıraktım. İşte tarifi:

Malzemeler:

5 bardak süt

1 küçük parça damla sakızı

35 gr (1 küçük paket) pirinç unu

1 tepeleme tatlı kaşığı mısır nişastası

1 bardak şeker

1 çay bardağı pirinç

2 çay bardağı su

Önce pirinci suyla 10 dakika kadar haşlıyoruz. Yapışmaması için ara sıra karıştırmakta fayda var. Daha sonra üstüne sütü ekliyoruz. Bir kapta pirinç unu ve şekeri karıştırıp süte ekliyoruz. Biz çok şekerli yemiyoruz, çok şekerli seviyorsanız arttrabilirsiniz miktarı. Mısır nişastasını, topaklanmaması için biraz sütle eziyoruz ve onu da ekliyoruz. Damla sakızını da tenceremize atıyoruz. Küçük bir parça yeterli, sakızın aromasını hafifçe vermesi için koyuyorum ben. Orta ateşte karıştırarak pişiriyoruz. Kaynadıktan sonra altını kısıp 10 dakika kadar pişirmeye devam ediyoruz. Fırın sütlaç için, ısıya dayanıklı kaplara alıp (ben küçük güveçleri tercih ediyorum) üstleri aymak tutana kadar bekliyoruz. İçi su dolu fırın tepsisine diziyoruz ve fırının üst ızgarasını açarak üstü istediğiniz gibi kızarana kadar fırınlıyoruz.

Afiyet olsun:)

Etiketler:

04 Şubat 2011

"Sütçüüüü!" ve Ev Yapımı Yoğurt


Biz küçükken sokaktan sütçü geçerdi. Camdan seslenirdik, elimize bir kap alıp kapıda beklerdik. Süt evde kaynardı. Başka da bir süt girmezdi eve. Yoğurt da yoğurtçudan alınırdı. Sonra zaman geçtikçe, her şey kirlendi, her şey bozuldu. Hava kirlendi, toprak kirlendi, su kirlendi. Eh, aslına bakarsanız insanlık da kirlendi. Sokaktan süt alamaz olduk. Kirli olabilirdi, hasta olabilirdik. Başladık kutu sütleri almaya. Veya öyle yapmamızı bize salık veren, ikna etmek için çok büyük bir silah olan reklamı kullanan koskoca bir sektör bizi buna inandırdı. İnsanlara güvenmez olduk, sütçüye nasıl güvenelim? Tabii hep aynı hikaye, önce bize “şu kesinlikle yenmeyecek” deniyor, aradan 10 yıl geçiyor, “yok sağlıklı aslında” deniyor. Önce bize “bunlar çok sağlıklı, hep bunları yiyin” deniyor, 10 yıl geçiyor, “aslında bunlar sağlığa zararlıymış” veya “hiç de faydası yokmuş” deniyor. Biz de bir o yana bir bu yana savruluyoruz. Şimdi artık dünyadaki tüm uzmanlar kabul ediyor ki pastörize süt ve pastörize süt ürünleri koca bir aldatmaca. UHT’li süt koca bir yalan. Bir ay bozulmayan yoğurtta bize faydalı olacak, yoğurt yememizi anlamlı kılacak bakterilerin de olmaması çok şaşırtıcı olmamalı zaten. Bu konularla ilgili çok çalışma, çok yayın, çok tartışma var. Ben uzmanı değilim ama uzmanların görüşlerini kısa bir araştırmayla internetten bulabilirsiniz. Tabii, her şeyin kirlendiği bu dünyada nispeten temiz kalmış yiyecekleri kendimiz için bulmaya çalışırken, bir de minik bir çocuğun hayatı boyunca sağlığını etkileyecek kararlar vermeniz gerektiğine, neyle beslendiğiniz, neyle beslediğiniz iyice önem kazanıyor. Kim ne derse desin, oğluma UHT’li pastörize süt içirmek, hele hele pastörize yoğurt yedirmek büyük bir haksızlık gibi geliyor bana. İşte bu şekilde Gündönümü çiftliğinin yeni nesil sütçüsü Aysun the Sütçü’ye ulaştım. “Sütçüüü!" diye bağıran olmuyor, onun yerine telefonunuza mesaj geliyor, siz mesaj atıyorsunuz geriye :)

. Sütçüden mesaj geldi” diyince bir de gülüyorsunuz üstüne :) .

Ben süt sevmem, hiç içmem. Hamileyken bile içemedim pek. Asıl amacım yoğurt yapmaktı. Süt geldi, kaynattım. Kaymağını aldım. Yoğurdumu yaptım. Akşam biraz tadına bakayım dediğimde, önce bir yudum aldım sonra kendime bir bardak doldurdum. 30 yaşında öğrendim ki ben aslında süt seviyormuşum. Şimdiye kadar içtiklerim süt değilmiş yalnızca!

İşte yukarıda resimdekiler bu sütle ilk yaptıklarım. Sabah kaymağımızı ekmeğe sürdük, üstünde balla yedik. Hele o pastörize kaymaklar var ya, o konuya hiç girmeyelim. Çocukluğumuzdaki gibi kaymaklı ekmek oldu yıllar sonra.

Yoğurt daha önce de yapmıştım tabii. Her bebek büyüten anne gibi. Ama pastörize sütlerle bir türlü doğru düzgün sonuç almak mümkün olmuyordu. Hem süt hem mayası pastörize olunca… Tutacak mı bu sefer diye endişeliydim. Ama sonuç mükemmel oldu.

Yoğurt yapımına gelince, sütü kaynatıp sonra ılınmasını bekliyorsunuz. Küçük parmağınızı soktuğunuzda 7’ye kadar saydığınızda elinizi tutabiliyorsanız, ısı iyidir. Mümkünse toprak kaplarda, yoksa cam kaplarda yapıyoruz yoğurdu. Ama çömlekler en iyisi. Bir kalorifer önüne yoğurduğumuzun yatağını seriyoruz. Yani bir battaniye serip içine de kaplarınızın sayısı kadar havlu seriyoruz. Bu hazırlığı önceden yapmamızın sebebi mayaladığınız sütü hareket ettirmemeniz gerekmesi. Kaplarımıza sütü koyup bu havluların üstüne koyuyoruz. Bir kapta yoğurdu iyice çırpıyoruz. Çok soğuksa bir kaşık sütle ılıtarak karıştırabilirsiniz. İçinde pütür kalmamalı. (ev yapımı yoğurt yoksa tava yoğurtları iyi sonuç veriyor) Bu mayadan, kabınızın büyüklüğüne göre, sütün içine 1-2 kaşık katıyoruz ve şöyle bir karıştırıyoruz. Kapları havluya sarıyoruz, sonra battaniyeye sarıyoruz. Ben geceden yapıp sabaha kadar mayalandırdım. Güzel tuttu. Tutan yoğurdu fazla sarsmadan, ağzı açık olarak buzdolabında bir gün bekletiyoruz ki iyice sertleşsin. Sonra afiyetle yiyoruz :).

Sütlaç tarifi de yarına :) .

30 Aralık 2010

YILBAŞI MÖNÜSÜ


Yeni yılda beraber olamayacağımız arkadaşlarımla erken yeni yıl kutlaması yaptık. Şimdi herkes yarın akşam için neler hazırlayacağını düşünürken, bu yılbaşı mönüsünü paylaşmak iyi olur diye düşündüm. Tabii yılbaşında hindi yemek ilk akla gelen. Ama bütün bir hindiyi pişirmek zor bir iş. Çok kalabalık da değilseniz fazla geliyor. Ben onun yerine et yemeğini tercih ettim. Bu yemekleri yapmaya 16.30 gibi başladım. Yani çok vakit almıyorlar. Mönümüz şöyleydi:

-Patlıcan salatası

-Kabaklı havuçlu meze

-Yeşillik salatası

-Peynir tabakları

-Biscuit ekmek

-Kajulu stragonof

-Kestaneli pilav

-Vişneli-Böğürtlenli çikolatalı pasta

Yeni yıl sofrasını kurarken süslemeyi istediğiniz kadar abartabilirsiniz :). Ben sade bir sofra hazırladım. Kırmızı büyük kağıt peçeteler, kırmızı boncuklu yılbaşı ağacı süsleri ve yılbaşı ağaçlarına asılan toplardan kullandım. Renkleri sınırlı tutmakta fayda var. kırmızı ve altın rengi gibi iki renk seçilebilir mesela.



Kajulu Stragonof için malzemeler:

500 gr stragonof

100 gram kaju

2 kuru soğan

300 gr mantar

1 kaşık nar ekşisi

2-3 kaşık soya sosu

1 et suyu tableti

1 kesme şeker

Rendelenmiş soğanı ve eti kavuruyoruz. Bir süre sonra ikiye bölünmüş mantarları da içine ekliyoruz. Bunlar ne kadar kavrulursa o kadar iyi. Diğer malzemeleri eklemeden pişmeye yakın hale gelmiş olması iyi olur. Daha sonra soya sosu, nar ekşisi ve üstünü geçecek kadar su ekleyerek pişmeye bırakıyoruz. (Sulu bir yemek olacağını düşünerek suyunu ayarlayın) Tuzunu karabiberini ekleyip, bir de kesme şeker atıyoruz. Suyu kaynayınca isteğinize göre 1 tablet et suyunu da yemeğe ekliyoruz. Ve pişmeye bırakıyoruz. Altı kısık olarak uzun süre pişerse lezzeti daha güzel olur. Ben yemeği yaptıktan sona, altı açık, kapağı kapalı olarak misafirlerim gelene kadar ocakta bıraktım. Tabii bunu daha erken yapma şansınız varsa, dinlenmiş et yemeğinin tadı daha güzel oluyor. Yemeğe son olarak, kajuları bütün olarak atıyoruz. Baştan atınca çok yumuşayabilir. Pişmesin yakın atarsanız, hem yemeğin tadını alır hem de çok yumuşamaz. Çukur tabakta suyuyla servis ediyoruz.


Kestaneli Pilav için malzemeler:

3,5 bardak pirinç

5 bardak su

2 kaşık tereyağı

2 kaşık zeytinyağı

1 kase haşlanmış ayıklanmış kestane

1 paket dolmalık fıstık

1 çay kaşığı tarçın

1 kaşık rendelenmiş soğan

Tuz, karabiber

Soğanı biraz tat vermesi için koyuyorum, çok az yeterli. Tereyağını eritip, zeytinyağını da ekliyoruz. Yağını istediğiniz ölçüde ayarlayabilirsiniz. Soğanı ve dolmalık fıstığı koyup kavuruyoruz. Pirinci ekleyip biraz kavuruyoruz. Daha sonra suyunu, karabiberi (biraz bolca), tarçın ve tuzunu ekleyip pişirmeye bırakıyoruz. Üstü göz göz olunca, altını kapayıp, haşlayıp ayıkladığımız kestaneleri pilavın üstüne ekleyip beraber demlenmeye bırakıyoruz.



Vişneli-Böğürtlenli Çikolatalı Pasta için malzemeler:

Kakaolu hazır pasta tabanı

200 gr krema

200 gr bitter çikolata

Bir kase vişne

Bir kase böğürtlen

Islatmak için süt

Kremayı ısıtıyoruz, kaynamadan altını kapatıyoruz. İçine kırdığımız çikolataları koyup karıştırarak eritiyoruz ve buzdolabına koyuyoruz. Vişneleri ve böğürtlenleri çözülmesi ve suyunun akması için bir süzgece koyuyoruz. Altına bir kase koyarsanız suyu boşa gitmez, keki ıslatmakta kullanabiliriz. Krema ve çikolatayla hazırladığımız ganaj sürülebilecek kıvama gelince (1 saat kadar dolapta kalması yeterli olur) kekimizi süt ve vişne suyu karışımıyla ıslatıyoruz. Arasına ganaj sürüyoruz ve üstüne meyvelerin yarısını koyuyoruz. Yine ıslattığımız keki üstüne kapıyoruz. Pastanın etrafını ganajla kaplıyoruz. Sütünü meyvelerle süslüyoruz. Dolaba koyup, servis edene kadar bekletiyoruz. Alternatif olarak, vişneli çikolatalı pasta tarifine de bakabilirsiniz.

Herkese sofralarının yemeklerle ve sevdikleriyle dolup taştığı bir yıl dileğiyle :)

Etiketler:

30 Aralık 2009

Mutlu Yıllar



Nedense çikolata ve vişneli lezzetleri yakıştırıyorum hep yılbaşına. Bu yıl zamanımı minik oğlumla geçirdiğimden mutfağa pek giremiyorum. Ama önceden yayınladığım tariflerden, bu vişneli pastayı denemenizi tavsiye ederim.


Vişneli kakaolu pasta

Çikolata Kaplı Vişneler'e de bir göz atın.

Herkese mutlu yıllar!

11 Eylül 2009

OGLUMUN ŞEKERLERİ :)


28 AĞUSTOSTA AİLEMİZE KATILAN MİNİK OĞLUMUZA HAZIRLADIĞIM ŞEKER SEPETLERİNDEN HERKESE İKRAM EDELİM DEDİK :)